Bolu

Bolu deyince akla ilk olarak Abant Gölü, Yedigöller ve tabiki Bolu tüneli gelecektir 🙂 Bolu, tarihi ve doğası ile baştan sona gezilmesi, görülmesi gereken bir şehir…

Bolu’ya günü birlik bir ziyaret ile Abant Gölü, Gölcük Gölü ve Yedigöller’e gittik. Abant Gölü mü? Gölcük Gölü mü? derseniz benim tercihim Gölcük Gölü olacaktır. Abant Gölünü görmek adına kısa bir tur yapabilirsiniz. Tek fark fayton ve ata binmeyi Gölcük Gölünde bulamazsınız. Gölcük Gölünde daha fazla vakit ayıracağınız bir program yapmanızı tercih ederim. Son olarak uzun süren, virajlı ve kısmi bozuk bir yoldan geçerek Yedigöller’e ulaşabiliyorsunuz. Ben Yedigöller’e ulaştığımda yorgunluktan ve saatin ilermesinden dolayı çok fazla gezemedim. Çokta pişman değilim. Yedigöller’e tur ile gitmek daha dinlendirici olabilir.

Bolu’da kahvaltı için hem fiyat hem de kalite açısından uygun bir yer bulamadım. Onun için yanımızda hazırladığımız sandviçler ile yol üzerinde kahvaltı yaptık. Highway’da mola vererek kahvaltı yapabilirsiniz. Bolu aşçıları, Osmanlı Döneminden beri meşhurdur. Atatürk’ün aşçısıda boluludur.

Bolu’da birden fazla gün gezmek isterseniz kalabileceğiniz termal hoteller bulunmaktadır. Termal Hoteller tercih edilebilir.

Günü birlik ve zaman açısından rahat gezi planlaması yapmak istiyorsanız aşağıdaki turları planlayabilirsiniz:

  1. Abant Gölü – Gölcük Gölü – Bolu Merkez
  2. Mudurnu – Sülüklü Göl – Çubuk Gölü – Göynük – Taraklı
  3. Yedigöller – Bolu Merkez

 

ABANT GÖLÜ

Denizden yaklaşık 1350 metre yükseklikte ve alanı 127 hektarı bulan bir heyelan set gölüdür. Göl tektonik kökenli olduğundan fay hattı üzerinde durur. Göl suyu çoğunlukla dağlardan gelen kar suları ve bir kaç küçük dere üzerinden beslenir. Abant Gölü suları tatlıdır ve en derin yeri 18 metredir. Abant Gölü çevresinde 1150 hektarlık kısım bitki örtüsü zenginliğinden dolayı tabiat parkı olarak 1988 yılında koruma altına alınmıştır. Sarıçam, karaçam, kayın, meşe, kavak, dişbudak, gürgen, söğüt, ardıç ağaçları ve ormangülü, ılgın, fındık, muşmula, papazkülahı, alıç, çobanpüskülü, kuşburnu, eğrelti, böğürtlen, çilek, nane, ahududu, sarmaşık, ısırgan, atkuyruğu ve çayır otları başlıca ağaç ve ağaççıkları oluşturur. Abant Gölü’nün kenarları çeşitli su bitkileriyle ve nilüferlerle doludur. Abant Gölü’nün etrafında yükselen yamaçlarda ise Abant Çiğdemi (Crocus Abantensis) bulunmaktadır. Göl ve çevresinde bulunan ve endemik türler olan Küçük Taraklı Semender ( Triturus Vulgaris Kosswigi) ile Abant Alabalığı “Salmo Trutta Fario Varyette Abanticus” ve Abant Fındık Faresi (Muscardinus Avellanarius Abanticus) olarak literatüre geçmiştir. Balık meraklıları yılın belirli dönemlerinde, ücret ödeyerek olta ile balık avlayabilmektedir. Göl kenarlarında su samurları da görülmektedir. Göl çevresindeki ormanlarda yabani hayvanlardan tilki, çakal, kurt, ayı, domuz, geyik, karaca, tavşan, sincap, gelincik; su kuşlarından yaban kazları, yaban ördekleri, balıkçıl, sakarmeke, karabatak, turna; yırtıcılardan şahin, doğan, kara akbaba, kaya kartalı, atmaca, baykuş; diğer kuş çeşitleri olarak toygar, alakabak, puhu, gökdoğan, ağaçkakan, karatavuk, bülbül, ispinoz ve saka görülmektedir.

Çevresi 7 km olan ve yılın her ayı ayrı güzelliklere sahip olan Abant Gölü’nde yapılabilecek aktiviteler Abant Tabiat Parkı girişinde ücretsiz ziyaretçi tanıtım merkezi ve doğa müzesi ziyareti, göl çevresinde piknik, kamp, sportif olta balıkçılığı, doğa yürüyüşü, bisikletle, faytonla, atla gezinti, Çepni Yaylası’nda yamaç paraşütü olarak sıralanabilir. Park içinde bulunan satış reyonlarında ise bölgede üretilen yöresel yiyecek ve hediyelik eşyalar satılmaktadır. Göl çevresinde 2 adet 5 yıldızlı konaklama tesisleri, bungalov tipi konaklama üniteleri, kamp ve piknik alanları ile lokantalar da mevcuttur. Ayrıca 22 km’lik Abant yolu üzerinde pansiyonlar, piknik ve alabalık lokantaları ile sucuk ekmek satış yerleri bulunmaktadır.

Abant’a veda etmeden Abant Köy Ürünleri Satış Merkezi’ne uğrayın. Bolu ve çevresindeki dağlardan toplanmış veya köylerde hazırlanmış yöreye özgü ürünler, kokulu tarhana, erişte, kuru fasulye, yağlı peynir, tereyağı, çam balı ve çeşitli meyveler satılıyor. Kurutulmuş sebze ve meyveler, şifalı otlar, köy peynirleri, kese yoğurdu, erişte, keş peyniri, tarhana çeşitleri, balkabağı, alacalı fasulye, renkli süs kabakları, ahşap objeler, oyalı yemeniler ve dahası.

Göl etrafındaki yaylar; Örmeci Yaylası, Sinekli Yaylası…

 

YEDİGÖLLER MİLLİ PARKI

1642 hektar büyüklüğündeki Yedigöller Havzası, 1965 yılında milli park olarak korumaya alınmıştır. Havza kayan kütlelerin vadilerin önlerini kapatması sonucu oluşan, yüzeysel ve yeraltı akışlarıyla birbirine bağlı, kuzeyden güneye 1500 m. mesafede sıralanmış 7 gölden oluşmuştur. Milli park içindeki “Köyyeri” mevkiinde yeni Bizans dönemine ait bulunan kalıntılardan, eski dönemlerde bölgenin bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.

Milli park bünyesinde Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl olarak 7 göl vardır. Bu göller aralarında 100 m. yükselti farkı bulunan iki plato üzerindedir. Ortalama 780 m. yükseklikte olan platodaki göllerin en büyüğü Büyükgöl’dür. En derin yeri ise 15 m’dir. Büyükgöl’ün güneydoğusundaki Deringöl, 20 m. uzunluğundaki akan bölümü ile Büyükgöl’e bağlıdır.

Büyükgöl, Yedigöller’de canlı alabalık yetiştirilmesi için damızlık amaçlı kullanılmaktadır. Ülkemizde ilk alabalık üretme istasyonu 1969 yılında burada kurulmuştur. Büyükgöl’ün kuzeyinde ise Seringöl bulunmaktadır.

Diğer platodan 100 m. yükseklikteki platonun en geniş gölü Nazlıgöl’dür. Dibinden sızdırdığı bol miktardaki su, gölün kuzeydoğusunda yüzeye çıkarak bir şelalenin oluşmasına sebep olduğundan “Şelale Gölü” adı da verilir. Aynı platoda Sazlıgöl, İncegöl ve Küçükgöl bulunur. Kuzeyden güneye doğru alçalma gösteren bölgede, en yüksek yer 1488 m. ile Eğrikiriş Tepesi, en alçak yer ise 465 m. ile Kirazçatı’dır.

Çok sayıda bitki türünü içeren milli park, yurdumuzun en güzel, karışık doğal ormanlarına sahiptir. Başlıca ağaç türleri olan kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarı ve kara çam, köknar, fındık, ıhlamur ve dişbudak ağaçları yüksek boylu ve düzgün gövdelidir. Porsuk gibi nesli azalmakta olan bitki türleri de mevcuttur. Yaban hayvanlarından ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan ile kuşlardan yabani ördek, yabani güvercin ve keklik vardır. Milli Park sahasında 100’ün üzerinde kuş türü tespit edilmiştir. Bu özellikleriyle Yedigöller Milli Parkı tam bir doğa cenneti durumundadır.

Yılın belirli zamanlarında sportif olta balıkçılığı yapılabilir. Doğa güzelliği bakımından kampçılık için çok uygun olan park içinde özel sektörce işletilen 70 yatak kapasiteli bungalov evler ve çeşitli konaklama üniteleri ile kamp ve piknik alanları bulunmaktadır.

 

GÖLCÜK TABİAT PARKI

Bolu şehir merkezinin 13 km güneyinde suni olarak yapılmış bir set gölüdür. Yükseltisi 1217 m olan gölün yüzeyi 4,5 hektar, çevresi de yaklaşık 1.300 metredir. Etrafı çam, göknar, kayın, gürgen ve karışık türde ağaç türleri ile kaplı gölün her mevsim görüntüsü muhteşemdir. Doğanın olağan üstü güzelliğiyle kaplı olan gölün hemen kenarında Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın “Devlet Konukevi” olan şirin bir yapı bulunmaktadır. Gölün etrafında bu tesisten başka kır gazinosu adıyla bir restaurant, kır lokantası, kafeterya, büfe, mescit ve bungalov tipi konaklama tesisleri bulunmaktadır. Göl ve etrafı “Tabiat Parkı” olarak Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır. Çok şirin ve küçük olan bu göl çevresine araçla girilmemektedir. Yıl boyunca gezmek, görmek, dinlenmek, fotoğraf çekmek, yılın belirli zamanlarında sportif olta balıkçılığı, bisiklet turu ve piknik yapmak amacıyla yoğun ziyaretçi akınına uğrayan Gölcük Tabiat Parkı, Bolu’nun en önemli turistik merkezlerinden biridir.

 

MUDURNU

Tarihi İpek Yolu ve diğer önemli yolların kavşağında bir ticaret merkezi ve askeri menzil olarak gelişen Mudurnu, Erken Osmanlı döneminin önemli bir Ahilik-esnaf kenti ve kültür merkezi olarak yükselmiş ve 20. yüzyılın yurtsever bir Cumhuriyet şehri olmuştur. Mudurnu Çayı vadisinde, kayalık-ormanlık tepeler arasında uzanan sık dokulu yerleşim, doğal topoğrafya ve kentsel sit dokusu arasında uyumlu bir birliktelik, eşine az rastlanır, dramatik bir morfoloji ve korunmuş bir tarihi kentsel peyzaj sunmaktadır.  Osmanlı ticaret ve zanaat mirası, hoşgörü ve adil paylaşım felsefesine dayanan Ahilik geleneği, Ahilik ile gelişen ticaret birikiminin yarattığı zengin anıtsal ve sivil mimarisi, gerek Osmanlı Devletinin gerekse Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecine katkısı, bu peyzaj bütününün öne çıkan değerleridir.

Bir Erken Osmanlı dini felsefesi olarak Ahilik Anadolu’ya özgü bir gelenektir ve Anadolu’da Türk egemenliğinin ve kültürünün gelişme sürecinde kilit rol oynamıştır. 14. yüzyıldan bu yana Mudurnu’nun sosyal ve fiziksel dokusunda yaşamakta olan Ahilik geleneğinin kentsel çevredeki yansıması açıkça izlenebilmektedir. Ahiliğin sosyal dokudaki en belirgin yansımaları, tarihi çarşılarda 700 yıldır devam etmekte olan Esnaf Duası (veya Bereket Duası) geleneği ve Mudurnu’nun köklü kent kültürüdür. Ahiliğin kentin fiziksel dokusundaki yansıması ise, Mudurnu’nun önemli kervan yollarının kavşağında yer almasına ve Ahi esnafının örgütlenmesine dayalı ticari üretimin yarattığı birikim ile gerçekleşen yapılaşmada izlenmektedir. Orta çarşı ve Demirciler Çarşında, Cuma salasının ardından ahilik duası yapılmaktadır. Orta çarşıda yapılan duaya esnaflar ayakta amin derken, demirciler çarşısı esnafları ise oturarak amin diyorlar. Bunun sebebi ise orta çarşı esnafının hafta boyunca dükkânlarında oturduğu yerden, demirciler çarşısı esnafı ise hafta boyunca ayakta demir dövdükleri için ahilik geleneğinden gelen bir saygı gösterisi olarak kabul edilmesidir. Ekmek ve lokum dağıtılmasının ardından esnaf duası sona ermektedir. Ahi duası, Cuma öğlen dışında yeni dükkan açacak için de yapılmaktadır.

Gezilip görülecek diğer yerler; saat kulesi, pertev naili boratav kültür evi, mudurnu evleri, şehriman tepesi, yıldırım bayezid cami, kanuni sultan süleyman cami, armutçular konağı, akkayalar travertenleri, sülüklü göl…

Mudurnu’nun meşhur yemekleri;  kaşık sapı mantısı, kızılcık ve tarhana çorbası, bal kabaklı gözleme, oğmaç çorbası, Mudurnu saray helvası, un helvası, kabak tatlısı, bombay fasulye, cevizli ekmek, Mudurnu tavuğu…

Yıldırım Bayezid Cami: Bolu – Mudurnu’da yer alan ve tarihi 1374 yılına uzanan Mudurnu Yıldırım Bayezid Cami, Osmanlı’da Yıldırım Bayezid’in Bolu şehzadeliği döneminde kendisi tarafından yaptırılmıştır. Yapıldığı tarihten bugüne korunarak gelmeyi başaran cami, günümüzde hala ibadete açıktır. Geometrik olarak kareye yakın dikdörtgen bir planı olan yapının ana mekânını örten kubbe 19.43 metre çapındadır. Caminin ortalama kalınlığı 1.60 olan duvarlarına 8 duvar payesi eklenmiştir. Mudurnu Yıldırım Bayezid Cami’nin 600’dan uzun yıllar içerisinde hala ayakta ve kullanılır durumda olması oldukça ilgi çekmektedir. Farklı dönemlerde onarım geçirse de aslında uygun olarak hizmet vermeye devam etmektedir. Yapının Osmanlı önemli özelliklerinden biri Osmanlı erken dönem mimarisinin en güzel örneklerinden biri olmasıdır. Bunun yanı sıra cami sekiz istinatlı camilerin ilk örneklerinden ve Osmanlı’nın ilk büyük kubbeli yapılarındandır. Caminim beden duvarlarının neredeyse tamamında moloz taş kullanılmış, saçak silmeleri ise pahlı düz silmelidir.

Kanuni Sultan Süleyman Cami: Bolu’nun Mudurnu ilçesinde yer alan ve tarihi 1546 yılına kadar uzanan Mudurnu Kanuni Sultan Süleyman Cami’nin, Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Cami yine Mudurnu’da bulunan Yıldırım Beyazıt Cami’nin batısında yer almaktadır. Caminin kitabesi bulunmamakla birlikte dikdörtgen bir plana sahiptir. Duvarları taş olan mimarinin tavanı ise ahşaptır. Ahşap tavanında geometrik geçmeli bir tavan göbeği mevcuttur. Yapının stili Selçuklu mimarisini andırmaktadır. Mudurnu Kanuni Sultan Süleyman Cami’nin minaresi tuğla örülüdür ancak cami moloz taştan yapılmıştır. Caminin son cemaat yeri geniş bir saçakla örtülüdür. Minaresi tek şerefeli olan cami hakkında bir de halk arasında söylenen bir efsane bulunmaktadır. Buna göre Kanuni Sultan Süleyman cami inşasının ardından mimarisi beğenmemiş ve kapısına kilit vurdurmuştur. Caminin halka açılması ise ancak onun ölümünden 50 yıl sonra olmuştur. Bu hikayenin doğruluğu bilinmez ama Mudurnu Kanuni Sultan Süleyman Cami özellikle tarihe ve mimariye meraklı ziyaretçilerin Mudurnu seyahatine mutlaka dahil etmesi gereken durakların başında gelmektedir.

Armutçular Konağı: Barok stile sahip ahşap bir konak olan Mudurnu Armutçular Konağı’nın tarihi, 1860 yılına kadar uzanmaktadır. Mudurnu’da yer alan bu ahşap konak ilk olarak Mudurnulu Karaçayırlar ailesi tarafından yaptırılmış, 1949 yılında ise bu aileden Armutçular ailesine geçmiştir. 3 katlı olan konak 27 odadan meydana gelmektedir. En önemli özelliklerinden biri barok mimariye sahip Anadolu’daki tek ahşap konak olması iken, diğeri konağın cephe kısmında buluna ahşap süslemelerdir. Bu süslemeler özellikle de pencere ve kapı boşluğunun çevresinde, köşelerde, saçaklarda, çatı alınlıklarında ve çıkmaların alt kısımlarında yer almaktadır. Mudurnu Armutçular Konağı’nın İstanbul’dan getirilen ustalara yaptırıldığı bilinmektedir. Konağın çatısı orijinal Marsilya kiremitlerinden oluşmaktadır.

Akkayalar Travertenleri: Bolu, Mudurnu karayolunun 9.km’de, Çepni köyü merkezinde bulunmaktadır. Bolu ve Batı Karadeniz Bölgesi’ndeki tek örnek olan, yapılaşmaya uğramamış, doğal yapısını aynen koruyan nadir çevrelerden biri olan Akkaya travertenleri, doğu–batı doğrultusunda 250 m. uzunlukta bir oluşum ve bu oluşumun 100 m. batısında 50 m. uzunlukta bir oluşum bulunmaktadır.

Sülüklü Göl: Bolu – Mudurnu’ya 50 km mesafede yer alan Mudurnu Sülüklügöl’ün oluşum tarihi 1703 yılına uzanmaktadır. Heyelan seti olarak oluşmuş olan bu gölün tektonik hareketler sonucu meydana geldiği düşünülen çukur alanı dere ve taban suyu tarafından doldurulmuştur. Gölün içerisinde yer alan ve yaz sonunda gölün suyunun çekilmesiyle ortaya muhteşem bir manzara çıkaran ağaçların(çam, meşe ve köknar) 300 yıldır çürümeden durması eşi benzerine az rastlanan bir durumdur. 1987 yılında korunan alanlar statüsüne alınmış olan Mudurnu Sülüklügöl, göl çevresinde korunmuş bir ekosisteme ev sahipliği yapmaktadır. Çok sayışa bitki ve hayvan türünün yaşam alanı olan göl, bugün tabiat parkına dönüştürülmüş ve giriş ücretine tabi tutulmuştur. Göle adını veren sülükler ise ne yazık ki artık Mudurnu Sülüklügöl’de bulunmamaktadır. Göl yaklaşık 6 hektarlık bir alan üzerinde yer almaktadır. Özellikle bahar ve yaz aylarında ziyaretçi akınına uğrayan gölde, tesis bulunmadığı için genellikle hafta sonları piknik için tercih edilmektedir. Piknik yapmayı tercih etmeyen için ziyaretçiler için yaklaşık 9 km uzaklıkta kahvaltıcı ya da restoranlar yer almaktadır. Muhteşem bir doğa harikası olan bölgeyi özellikle de bahar aylarında mutlaka ziyaret ederek, şehir yaşamının getirdiği stresten uzaklaşabilirsiniz.

 

SEBEN KAYA EVLERİ

Bolu ili, Seben İlçesinde, birbirine yakın aralıklara, kayalara oyularak yapılmış çok sayıda evden oluşan yerleşim yerleri mevcuttur. Bunlardan en önemlileri Alpagut köyü – Muslar Mahallesi, Çeltikdere, Karca, Solaklar ve Kaşbıyıklar köylerinde bulunmaktadır. Kaya evlerinden oluşan yerleşim yerinde, kırmızı boyalı haç işaretlerine rastlanması; bazı evlerde şapel, rölik çukuru gibi uygulamalara yer verilmesi; Seben Kaya Evlerinin Erken Hıristiyanlık Döneminden, Orta Bizans Dönemine kadar kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir. Solaklar Kaya Evleri bölgesinde Seben Belediye Başkanlığınca işletilen dağ evi tipi konaklama tesisleri ve lokanta bulunmaktadır.

 

GÖYNÜK

Bolu İli’nin güneybatısında yer alan Göynük İlçesi’nin yüzölçümü 1437 km², denizden yüksekliği de 720 m.dir. Gazi Süleyman Paşa Camii ve Hamamı, Akşemseddin Türbesi, Ömer Sekkin Türbesi, Zafer Kulesi, Soğukçam Köyünde bulunan Frig Harabeleri ve Kilciler Köyündeki Bizans Kalıntıları İlçenin önemli tarihi eserleridir. 135 tarihi konut, 20 dini ve kültürel yapı, 2 idari yapı, 5 doğal anıt olmak üzere toplam 162 tescilli yapı vardır. Geleneksel Osmanlı mimarisinde yapılmış olan Göynük Evleri, bugün halen mimari özelliğini yitirmeden kalabilmiştir. Bu evler ilçeye gelen turistlerin çok büyük ilgisini çekmektedir. Restore edilen ve pansiyon olarak işletilen konaklar ziyaretçilerden yoğun ilgi görmektedir. Sünnet Gölü, Çubuk Gölü ve Çatak Kaplıcası, gezilmesi ve görülmesi gereken turistik yerlerdir. Çubuk Yaylası, Arıkçayırı Yaylası, Bulanık Yaylası, Değirmenözü Yaylası, Hacımahmut Yaylası en önemli yaylalarıdır.

Gazi Süleyman Paşa Camii ve aynı isimli hemen yanındaki hamam, Orhan Beyin oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa tarafından yapılmıştır. Rivayete göre caminin yapımı sırasında yapıya taş getiren ama getirdiği taşı bırakmadan geri götüren bir işçi Süleyman Paşa’nın dikkatini çeker. İşçiye “niye aynı taşı getirip yerine koymadan geri götürüyorsun” diye sorduğunda “kirli olduğum için taşı mübarek bir yapının, temellerine koymak istemedim” der. Bunun üzerine Süleyman Paşa ustabaşından caminin yanına hamam inşa edilmesini ister. Böylece şimdi ki Gazi Süleyman Paşa Camii ve Hamamı ortaya çıkar.

Gezilecek yerler; Gazi Süleyman Paşa Camii ve Hamamı, Akşemseddin Türbesi, Zafer Kulesi, Göynük Evleri, Çubuk Gölü…

 

Yorumlarınız Bizim İçin Değerlidir