Ayvalık-Cunda

Ayvalık – Cunda (Temmuz 2018)… Tatilimizi planladığımızda aklımda sadece deniz-kum-güneş vardı. O yüzden hiç araştırma yapmadım ve pişman oldum. Tatilimizin ilk günü gerekli araştırma ile deniz keyfi dışında gezilecek görülecek yerlerden ve tadılacak lezzetlerden mahrum kalmadık.

Uzun bir araba yolculuğundan sonra Türkiye’nin ilk boğaz köprüsünden geçerek Cunda Adasına ulaştık. Ayvalık, Cunda Adası ve Küçükköy, dar sokaklar, Arnavut kaldırımları ve renkli sokaklara sahip güzel, şirin, keyif ve huzur veren yerler. Birçok noktada fotoğraf çekinebilme imkânınız var. Cunda merkezde daha fazla vakit geçirmiş olup akşam saatlerinde gezmekten çok keyif aldım. Kesinlikle tekrar Cunda’ya geleceğim.

Bizim gittiğimiz dönemde genel olarak hava rüzgârlıydı. Bizim gibi bebekli bir aile iseniz dikkat etmeniz gerekmektedir. Aynı zamanda çarşı içindeki yollar Arnavut kaldırımlı olması nedeni ile bebek arabası ile hareket etmek zor olabiliyor.

Ayvalık-Cunda’da gezilebilecek yerler ve lezzetler hakkında yaptığım araştırmalar ve tecrübelerimi aşağıda sizlerle paylaşıyorum.

AYVALIK MEKÂNLAR

Ayvalık merkezi gezmek için ilk adım aracınız var ise uygun yere park etmektir. Biz Migros’un önünde bulunan bir otoparka aracımızı park ederek yürüyerek gezimizi yaptık. Bu otopark orta bir nokta olup tercih edebilirsiniz. Ayvalık merkezden sonra Küçükköy ve oradan da Şeytan Sofrasına giderek günü bitirebilirsiniz.

Ayazma Kilisesi: Faneromeni Kilisesi kilisesi olarak da bilinen yerin adı “Kutsal Su” kelimesinden geliyormuş. Efsaneye küçük bir kız her gece rüyasında Meryem Ana’yı görür. Meryem Ana sürekli bir noktada durur ve oradaki kaynaktan çıkan sudan içer, küçük kıza da suyu işaret edermiş. Bu rüya kent meclisinde anlatıldıktan sonra küçük kızın rüyasında gördüğü bu yere gelinir ve yapılan kazı sonrasında topraktan su fışkırır. Buraya bir kilise yapılır ve bu olay nedeniyle kiliseye bu isim verilir. Neo Klasik üslupla 1890 yılında yapılan kilisenin inşasında bölgede has malzeme olan sarımsak taşı kullanılmış.

Ayazma kilisesine saat 17:00’den sonra gidebildiğimiz için kapanmıştı ve detaylı gezemedim. Bir sonraki ziyaretimde mutlaka uğrayacağım.

Saatli Cami: 1850 dolaylarında Rumlar tarafından Agios Yannis kilisesi olarak inşa edilen bu yapı 1928 yılından sonra camiye çevrilmiş. Camiye çevrildikten sonra yapı içerisinde yer alan ikonlar boyayla kapatılmış. Kiliseye ait olan çan kulesi saat kulesine çevrilince caminin adı da Saatli Cami olarak anılmaya başlanmış.

Çınarlı Cami: 19.yy’ın ikinci yarısında Ayvalık’ta oturan Rumlarca yapılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra camiye çevrilmiştir. Çarşı içerisinde yer alan Alibey Cami çevresinde yer alan çınar ağaçlarından dolayı “Çınarlı Camii” olarak biliniyor. Mimarinin planı, Aya Yanni Kilisesi ile uyumlu olup, kubbeli haç planlıdır. Moloz ve kesme taş malzemesiyle yapılan yapının planı dikdörtgendir. İkiz pencereler, zarif sütunlar, sarımsak taşından yapılmış olan dış cephe oldukça etkileyicidir. Uzmanlar, cephe duvarlarının ortasında bulunan merdivenli ön giriş mekânlarının, Antik Dönem mimari izlerini yansıtacak şekilde yapıldığını; iç mimarideki süslemelerin Barok tarzda olduğunu belirtmektedirler.

İç mimarından çok etkilendim ve mutlaka görülmesi gerekiyor.

Taksiyarhis Anıt Müzesi: Taksiyarhis Kilisesi, Ayvalık’ın ilk kilisesi olup, kilisenin 3 ayrı dönemi olduğu düşünülmektedir. İlk olarak 15. YY ’da küçük bir kilise olarak inşa edilmiştir Bemanın üzerindeki Pavlus ve Petrus’un binanın tanrıya sunumu freskosu ile güney bahçe girişinin üzerindeki 1753 tarihli kitabe üç kubbeli iki katlı bazilikal planlı ikinci dönem yapıya ilişkin verilerdir.

Girişin üzerinde yer alan 1844 tarihli kitabeden 3. Dönem bazilika yapısının beşik tonozlu ve üst taşıyıcılarının tamamıyla ahşap olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır. Üç nefli kiliseye batı cephesinde yer alan narteksten 3 adet ana giriş kapısıyla girilir. Kilisede orta nefte aslan betimlemeli alçı rölyefle süslenmiş ambon yer almakta olup, bu noktaya döner bir merdivenle çıkılmaktadır.

Hz. İsa’nın yaşam hikâyesinin anlatıldığı mermer ikonlarla donatılmış, gene mermer kabartma ve altın bezemeli olarak işlenmiş ikonostasisi geçince, arka bölümde apsise ulaşılmaktadır. Yapının ikinci katındaki 16 pencereli, ahşap, “U” biçimli üst galeri, kadınlar bölümü olarak yapılmış olan gynaikeiondur. Deprem nedeniyle zaman içerisinde değişik dönemlerde hasar gören binada tamir amaçlı restorasyon çalışmalarının yapıldığı ve bu dönemlerde de süslemelerinde değişiklikler yapıldığı duvar bezemelerinden ve resimlerinden gözlemlenmektedir.

1927 yılından itibaren uzun süre “Tekel Deposu” olarak kullanıldıktan sonra terkedilen yapı 2012 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restore ettirilmiş ve 2013 yılında “Taksiyarhis Anıt Müzesi” adıyla Balıkesir Kuvayi Milliye Müzesi’ne bağlı birim olarak hizmete sunulmuştur.

İç mimarından çok etkilendim ve mutlaka görülmesi gerekiyor.

Güler Tatlıhanesi ve İmren Pastanesi: Güler ve İmren pastaneleri, Talatpaşa Caddesinde yan yana bulunuyor. Lor tatlısı, damla sakızlı dondurması ve kurabiyeleri meşhur pastanelerdir. Lor tatlısı, fena olmayan bir tatlıdır. Yanında damla sakızlı dondurma ile daha güzel oluyor. Birden fazla kişiyseniz birer tane yerine ortaya alıp tadına bakmanızı tercih ederim. Tekrar yemeyeceğim bir tatlı. Damla sakızlı dondurma, sabaha kadar yiyebilirim. Her fırsatta serinlemek için tercih edilebilir. Kurabiyeler, fena değil. Yanımıza küçük bir paket yaptırıp eve gelince yedik. Size tavsiyem birer tane tadına bakmanızdır. Tekrar yemeyeceğim lezzetlerden.

Ayvalık Sahil: Sahil bandında yürüyüş yapıp fotoğraf çekebilirsiniz. Gerçekten çok keyifli ve güzel.

Küçükköy: Ayvalık ilçesine bağlı bir köy iken 1970’de belde olan Küçükköy, dört yüz civarında tarihi Rum evinin restore edilerek sanat atölyelerine dönüştürüldüğü, mobil uygulamalar ve aplikasyonlarla ilgilenenler için dijital inkübasyon merkezlerinin, kültür merkezinin, kent müzesinin kurulduğu, festivallerin düzenlendiği bir sanat ve tasarım köyü.

Yeniçarohori, 1462’de Midilli Adası’nın kontrolünü sağlamak için Fatih Sultan Mehmet’in isteği ile yeniçerilerin obalarını kurup yerleştikleri bir köy olarak kurulmuş. Midilli’ye oldukça yakın bir konumu olan Yeniçarohori’de yerleşen yeniçeriler adayı ele geçirip kontrolü sağlayana kadar bir süre burada yaşamışlar. Uzun yıllar sonra bölgeye yerleşen Rumlar ise, buraya yeniçeri evi, yeniçeri köyü anlamına gelen yeniçarohori, yeniçarohorion demişler.

19. yüzyılın başlarına kadar bölgede Rumlar yaşarken daha sonra Balkanlardan gelen Boşnak halkı bu bölgeye yerleşmiş. Günümüzde “Küçükköy” olarak geçen bu noktanın popülaritesinin artmasında yapılan yeni projeler yatıyor. Günümüzde bu köyde yer alan tüm yapılar elden geçirilip restore ediliyor. “Akıllı Köy” hedefi ile bölgedeki yapılar sil baştan yenileniyor.

Sarımsaklı plajı dönüşü kısacık uğradık. Üstümüz çok müsait olmadığı için gezmeyi bir sonraki güne bırakmıştık fakat zaman olarak yetiştiremedik. Bir sonraki ziyaretimde mutlaka uğrayıp bolca zaman geçireceğim yerlerin başında geliyor.

Şeytan Sofrası: Zamanında Ayvalık’ta yaşayan Penelope (Panalope / Panolepe) adında bir Rum kızı, kilise ile zıtlaşır ve kilise tarafından Şeytan diye yaftalanarak dışlanır. O da tek başına bu tepeye yerleşir. Senelerden biri çok kurak geçer ve hasat zamanı yeterli mahsul çıkmaz. Kıtlıktan kırılan halk bu uğursuzluğun sebebini Penelope’ye bağlar ve onu öldürmek toplaşıp tepeye çıkarlar. Penelope bir çoban çocuk sayesinde önceden bu linç girişiminden haberdar olan Penelope öyle güzel bir sofra kurar ki o sofrada yok yoktur. Zaten aç olan halk sofra ile karşılaşınca Penelope’yi unutup yemeklere gömülür böylece Penelope’de kaçma fırsatı bulur.

Bir de tepenin en ucunda, dilek çaputlarıyla bezeli demir parmaklıklarla çevrili dev bir ayak izi şeklinde bir çukur var. İşte efsaneye göre bu Şeytan’ın ayak izi. İda Dağı olarak bilinen Kaz Dağları ve çevresi tüm Yunan mitolojisinin geçtiği coğrafya olduğundan ayak izinin hikâyesi oldukça mitolojik: Zeus’un sütannesi İda, Zeus’a zarar verir korkusuyla Şeytanı kovar. Üçayaklı olduğuna inanılan Şeytan da kaçarken ayak izinin birini Kazdağı eteklerine, birini Midilli Adası’na, birini de Şeytan Sofrası’na bırakarak kaçar.

Şeytan sofrasına mutlaka gündüz saatlerinde uğrayın. Hem sakin hem de rahat fotoğraf çekebilirsiniz. Günbatımını da mutlaka izleyin. Bizim gibi günbatımına yakın saatlerde giderseniz aracınızı park etmek için bizim kadar şanlı olamayabilirsiniz. Son araç yerine biz park ederek tepeye son anda ulaşım sağladık. Tepede bulunan kafeteryalarda çayınızı içerek günbatımını seyredebilir, fotoğraf çekebilirsiniz.

Cennet Tepesi: Ayvalık’ı yüksek bir tepeden izleyebileceğiniz bir noktadır. Tatilimizin dönüş saatlerinde uğramayı düşünmüştük fakat güzel kızımızın uykusu gelince aracı durdurmadan eve olan yolculuğumuzu devam ettirdik.

ALİBEY (CUNDA) ADASI MEKÂNLAR

Sahilin ve çarşının girişinde otopark olup aracınızı park ettikten sonra yürüyerek adayı genel olarak gezebiliyorsunuz. Adada; tekne turu, dalış, kamping gibi faaliyetler yapılabiliyor.

Cunda Sahil Çarşı: Ada sahili hayran kaldığım ve çok keyifli zamanlar geçirdiğim bir yer. Akşamları geç saatlere kadar sahilde vakit geçirebilirsiniz. “Anelemmatik Güneş Saati” sahilin başında olup dikkatinizi çekebilir. “Karadeniz Pastanesine” mutlaka uğrayın ve bir çay için. Çayın yanına alabileceğiniz birçok lezzetleri de var. “Uno” da pizza ve makarna yemeyi düşünebilirsiniz. Makarna gerçekten çok güzel. “Lokma İmparatoru” önünde lokma tatlısı yemek için sıra bekleyebilirsiniz. Lokma tatlısı yemek için sıra bekleyeceğimi hiç düşünmezdim. Merak ettiğim için bekledim ve tekrar sıra beklemeye gerek yok kararına vardım. Şerbeti hafif, susamlı, tarçınlı ve Hindistan cevizli servis ediliyor. Lokma tatlısı adada meşhur olduğu için denenebilir. Birçok noktada fotoğraf çektirebilirsiniz. Bol bol damla sakızlı dondurma yiyebilirsiniz. Kavun içine damla sakızlı dondurma ilk defa gördüğüm bir lezzet ve deneyemediğim için aklımda olup bir sonrakinde mutlaka deneyeceğim. Plajlarda da kavunlu bir tekne yaklaşırsa yadırgamayın kavunlu dondurma satıyorlar.

Aşıklar tepesi: Adanın ilk yel değirmenin bulunduğu tepe, Cunda Adası’nın manzara olarak en güzel konumundadır. Tepede bulunan kafede çayınızı, kahvenizi içerken adayı kuşbakışı izleyebilirsiniz. Yel değirmeni ve “Agios Yaninis Kilisesi” 2007 yılında Rahmi Koç tarafından restore ettirilerek “Sevim ve Necdet kent kitaplığı” ve kafe olarak hizmet vermektedir. Muhtar Kent’in babası olan eski büyükelçi Necdet Kent ve eşi Sevim Kent’in adı verilen kitaplıkta Muhtar Kent’in bağışladığı ve babasına ait 1300 adet kitap sergileniyor. Tepeye çıkarken ve inerken önünden geçeceğiniz “Panaya Kilisesini” de görebilirsiniz.

Necdet Kent: 1911 – 2002 yılları arasında yaşamış ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Marsilya’da görev yapmış bir Türk diplomatıdır. 1941 ve 1944 seneleri arasında Marsilya Başkonsolosu olarak görev yaptığı dönemde II. Dünya Savaşı sırasında Fransa’da yaşayan ve belgeleri yeterli olmayan onlarca Türk Museviye Türk Vatandaşlığı hakkını kazandırmıştır.m2001 senesinde Kent yine kendisi gibi Musevileri Nazi soykırımından koruyan iki diplomat ile birlikte Türk Dışişleri tarafından Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası ile ayrıca soykırım sırasında Musevilerin kurtulmasına yardımcı olduğu için İsrail’in verdiği özel bir madalya ile ödüllendirilmiştir. Kent, İkinci Dünya Savaşı’nda sonra New York’ta Türkiye’nin Baş Konsolosu olarak görev yaptı ve Tayland, Hindistan, İran, İsveç ve Polonya’nın büyükelçiliğini üstlendi.

Sevim Kent: 1918 ile 2000 yılları arasında yaşamış olan Sevim Kent Ayvalık cemiyet ve iş hayatının önde gelen şahsiyetlerinden Merhum Sezai Ömer Madra’nın kızıydı. 1950 senesinde Necdet Kent’le evlenerek New York’a taşındı. Tanınmış bir ressam ve seramik sanatçısı idi.

Taksiyarhis Kilisesi (Rahmi M. Koç Müzesi): Kilise, Alibey (Cunda) Adası Rum Ortodoks (Moschonese) cemaati tarafından, 1873 yılında, eski temelleri üzerine Anakent (Metropol) Kilisesi olarak inşa edilmiştir. Bu yıllarda, Ada’nın çoğunluğu Rum olan nüfusu 8.000-10.000 civarındaydı. Kilise, ‘Taksiyarhis’e, yani Koruyucu Baş Melekler Cebrail ve Mikhail’e atfedilmiştir. Halen Ada’nın en önemli anıt yapısını teşkil etmektedir. Rahmi Koç tarafından restore edilerek müze olarak kullanılmaktadır.

Ay Işığı Manastırı: Cunda (Alibey) Adasının kuzey yönündeki Pateriça yarımadasının en uç noktasında yer alan Ayışığı Manastırı, dik bir tepenin (299 rakım) denizle birleştiği noktada yer almaktadır. Ayışığı Manastırının inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. (1771 ve 1795 tarihlerinin iki taş üzerinde yazılı olduğu söylenmektedir.

Adanın en uç noktası olmasından dolayı ve Pateriça sahili keşif turundan sonra gitmeyi düşünmedik.

Despot Evi: Rumlar, Yunanistan devlet olduğunda mutluluktan Despot’a çok yüklü bağışta bulundular. Despot bu paranın bir kısmı ile 1862 yılında bu tarihi yapıyı yaptırıp rahat bir yaşam sürer. 1877 yılında yaşanan bir baskında Despot evinde öldürülür bir rivayete göre fakat parasının yerini söylemez bir rivayete göre ise evdeki yüklü altın ve gümüş kupalar çalınır. Öksüz evi, hükumet binası gibi çeşitli amaçlarla kullanılan Despot Evi günümüzde harap bir görüntüde. Cunda sahile indiğinizde ev sahilin en doğu kısmında, otoparkların olduğu alanda yer alıyor.

Adaya gittiğimiz dönemde restorasyon çalışmaları devam ettiğinden gezme fırsatımız olmadı.

YEME-İÇME

Papalina Balığı: Papalina, ilk bakışta hamsiye benzetebileceğiniz ufak bir balık. Aynı familyadan gelseler de lezzetleri tamamen farklı olmakla birlikte papalina yerken kılçıklarını ayırmanız gibi bir zorunluluk bulunmamaktadır. Yapısı nedeniyle oldukça yumuşak iskeleti olan papalina kuyruğu kafası ile birlikte adeta bir çerez gibi yenir. Özelliklede meze olarak Cunda adası restoranlarında çok tercih edilmektedir.

Lokma Tatlısı: Bölgede birçok yerde satılıyor. Cunda adasında Lokma İmparatorunda deneyebilirsiniz. Lokma tatlısı yemek için sıra bekleyeceğimi hiç düşünmezdim. Merak ettiğim için bekledim ve tekrar sıra beklemeye gerek yok kararına vardım. Şerbeti hafif, susamlı, tarçınlı ve Hindistan cevizli servis ediliyor. Lokma tatlısı adada meşhur olduğu için denenebilir.

Damla Sakızlı Dondurma: Bölgede birçok yerde satılıyor ve serinlemek için sürekli tercih edilebilecek bir lezzet. Kavun içine damla sakızlı dondurma ilk defa gördüğüm bir lezzet ve deneyemediğim için aklımda olup bir sonrakinde mutlaka deneyeceğim. Plajlarda da kavunlu bir tekne yaklaşırsa yadırgamayın kavunlu dondurma satıyorlar.

Ayvalık Tostu: Bölgede birçok yerde satılıyor fakat Ayvalık Tostçular Çarşında denemenizi tavsiye ederim. Ayvalık tostu akıllarda sosisli, sucuklu, salamlı, kaşarlı, turşulu, ketçap-mayonezli bir tost olarak canlanıyor ama bir iddiaya göre orijinal bir Ayvalık tostunda kullanılan malzemeler biraz daha farklıymış. Sonradan batılılaşma ile içine sosisler salamlar girmiş. Dediklerine göre gerçek Ayvalık tostunu Ayvalık tostu yapan aslında tulum peyniri, kasap sucuk ve domates üçlüsüymüş.

Zeytin / Zeytin Yağı: Tatil dönüşü kendiniz, akrabalarınız, dostlarınız için alabilirsiniz.

Karadut Suyu: Bahar sonu yaz başında olgunlaşmaya başlayan karadutların meyve verdiği dönemde toplanarak, taze taze sıkılmasıyla hazırlanan karadut suyu, mayhoş tadı ve yüksek mineral ve vitamin oranıyla şifa da dağıtıyor. Ayvalık’ın dört bir köşesinde bulabileceğiniz ve yaz mevsiminin vazgeçilmezlerinden biri olan karadut suyu, bağışıklık sistemini güçlendirdiği kadar enfes tadıyla da vazgeçilmez. Pekmezi, şerbeti, reçeli ve çayı da yapılan karadut suyunu Ayvalık’ın cafe ve pastanelerinde içebilirsiniz.

Bölgede ve özellikle Ayvalık’a doğru yolculuk yaparken yol üzerinde sürekli karşınıza çıkacaktır. Serinlemek için tercih edebilirsiniz.

Lor Tatlısı: Lordan yapılan şerbetli hafif bir tatlıdır. Dondurma ile birlikte daha leziz oluyor. Birden fazla kişiyseniz birer tane yerine ortaya alıp tadına bakmanızı tercih ederim. Lezzetine orta puan verip, tekrar yemeyeceğim bir tatlıdır.

Girit Mezeleri: Mübadale zamanında Girit’ten buralara gelip yerleşen mübadiller, beraberlerinde Girit’in o hem pek sağlıklı, hem de yeme de yanında yat mutfak kültürünü de beraberlerinde getirmişler. Bir restoranın menüsünde, turp otu, radika, rezene, hardal otu, deniz börülcesi, kabak çiçeği, ısırgan, kazayağı, cibez otlu gibi ismini ilk defa duyduğunuz yabani otlu yemekler, zeytinyağlı mezeler ve deniz mahsullü ara sıcaklar varsa bilin ki o menü Girit mutfağı izleri taşıyor. Ayvalık’ta Girit mutfağını deneyimleyebileceğiniz en iyi yer açık ara Cunda Adası.

Girit Leblebisi: Girit leblebisini normal leblebiden ayıran şey odun ateşinde kumda kavruluyor olması ve normal leblebiye göre oldukça sert olması.

Koruk Suyu: “Koruk” adı verilen, henüz tam olgunlaşmamış ve ekşi üzümden yapılan Koruk Suyu, antioksidan ve C vitamini bakımından zengin, hafif ekşimsi ve ferahlatan serinliğiyle Ayvalık’ın şahsına münhasır içeceklerinden biri. Ege başta olmak üzere Marmara Bölgesi’nde de yaygın olarak tüketilen koruk suyu, Ayvalık’ın kafeleri, pastaneleri ve kahvehanelerde satılıyor. İçeriğindeki pek çok mineralle sayısız faydası bulunan koruk suyunu, Ayvalık ilçe merkezinde yer alan Şeytanın Kahvesi, Kvcii Coffe House ve Cafe Caramel şirin olduğu kadar şahsına münhasır lezzetleri ve konseptleriyle en iyi soluklanma duraklarında tadabilirsiniz.

Macaron Çayı: Ayvalık yöresinde hemen her yerde yetişen “macaron” bitkisi, “mercan köşk” olarak da biliniyor. Soğuk algınlığına ve sindirim sistemine iyi gelen macaron çayını sıklıkla tüketen Ayvalık sakinleri, yaz kış sofralarından eksik etmiyorlar. Ayvalık merkezinde tarihi bir Rum konağı olan ve günümüzde şirin bir butik otel olarak hizmet veren Macaron Konağı’nın sabah kahvaltıları macaron çayı ile taçlanıyor.

PLAJLAR

Cunda Adası: “Ortunç koyu” Ada Camping de çadır kurup bu bölgede tatilinizi geçirip denize girebilirsiniz. Aynı zamanda Ortunç koyunda kayalıklardan da denize girme fırsatınız var. “Pateriça Koyu”  na gitmek için bozuk bir yoldan uzunca bir süre ilerlemeniz gerekiyor. Biz akşamüstü bir keşif turunda arabada salıncakta sallanır gibi gittikten sonra bu sahilde denize girmeme kararı aldık. Aynı bozuk yolun devamında “Maden Adasına bakan koya” ulaşmanız mevcut. Buralar tüm Cunda Adası’nın en bakir yerleri. Ne bir işletme var, ne de düzenlenmiş bir halk plajı. Yalancı boğazdan, bel seviyesini geçmeyen sudan, yürüyerek “Maden Adasına” geçebiliyorsunuz. Yüzme bilmiyorsanız dikkatli olmanızda fayda var. Tekne turları ile “Kara Adaya” gidebilir, cam gibi berrak, ılık, turkuaz ve çok sakin akvaryum koyunda yüzebilirsiniz.

Ayvalık:Sarımsaklı Plajı” ve “Badavut Plajı”nda denize girebilirsiniz.

İyi Gezmeler…