Rize
Rize, yeşil tüm tonlarını barındıran yemyeşil köyleri, olağanüstü manzaralar sunan yaylaları, dört bir yandaki çay bahçeleri, dinlerken insana huzur veren nehirleri ile herkesi kendine hayran bırakan bir ilimiz olup aynı zamanda benim de memleketim 🙂 o yüzden Rize’ye olan hayranlığım ve sevgim bambaşkadır.
Rize’ye gittiğimiz ilk gün şansımıza Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan da Güneysu’ya gelmişti. Bizi Köyümüzün hemen altında bulunan konutların açılışını yapmak için gelmiş. Yollar kapalı olduğu için evde dinlenerek sohbet ederek geçirdik. Bir yandan da muhteşem doğa manzaralı balkondan Cumhurbaşkanı’mızı canlı izledik.
İlk niyetimiz yaylalara çıkmaktı. Yolların kötü olması, altınızda 4×4 iyi bir araç olsa bile herkesin kullanamayacağı yollardan gideceğimiz için turlara katılarak yaylaları gezdik. İlk gün Pokut – Sal – Ayder – Avusor – Huser yaylalarını gezdik. En yoğun ve yorucu günlerden biriydi. Ama bir günde en popüler yaylaları görmüş olduk. Özellikle servis şoförümüz Oğuz çok eğlenceli bir arkadaştı. Karadeniz müziğini verdikçe veriyor oynamayanı servisten atıyordu 🙂 Pokut ve Sal yaylaları muhteşem tekrar kesinlikle gideceğim. Ayder yaylası maalesef yapılaşma ve salıncaklardan dolayı çok kötü durumda olduğu için sadece yemek molası verdik ve görüp yolumuza devam ettik. Ayder yaylası yolu çok güzel olup her araçla gidebilirsiniz. Sonrasında en meşakkatli yolculuğumuz başladı. Avusor yaylasına çıkıp bir horon molası verdik. Fazla zamanımız olmadığı için buzul gölüne yürüyüş yapamadık. Yaklaşık 1 saatlik yürüme mesafesinde bulunuyor. Sonrasında bulut denizi için Huser yaylası yolculuğumuz başladı. Sağ taraf dağ yamacı ve sisli, sol tarafımız uçurum ve sisten dolayı bembeyaz, aracın önü sisten bembeyaz ve sadece aracın önünde 10 cm’lik bir yer görünüyor. Yollar girintili çıkıntılı, çamurlu, derin çukurlu.. İlerleyebilmek için bazen uçurumun kenarına kadar araç yanaşmak zorunda.. Eşim yanımda hatim indiriyor. Diğer yanımdaki bayan korkuluk demirine iki elle sıkıca sarılmış, rengi benzi atmış durumda ve bir de dağ yamacı tarafında Allah’tan bizim olduğumuz yere oturmamış. Sonunda araç park etti ve indik. Huser yaylasına çıkabilmek için dağ yamacında patika bir yoldan, taşların üzerinden tırmanmaya başladık. Sonunda vardık ve herkes bir oh çekmiştir. Bulutların üzerinde muhteşem bir manzara.. Günbatımı efsane.. Üşüdüğünüz zaman ısınabileceğiniz bir kuzine var. Huser yaylası yolunu detaylı anlattım çünkü kesinlikle kendi başınıza çıkmaya çalışmayın.
İkinci gün de yine turla çıktık yayla turuna.. Gito ve Badara yaylalarına gittik. Yol üzerinde Zilkale ve Polavit şelalesine uğradık. Badara yaylası küçük ve çokta güzel değil. Fakat Gito yaylası tam bir efsane.. Bir sonraki sefer tekrar gittiğim zaman kesinlikle bir akşam kalacağım.
Rize dışında gezebileceğiniz yerler; Batum, Trabzon, Artvin.. Rize merkezden Batum turları yapılıyor. Ben turla Batum’a gittim. Ayrı bir yazıda Batum maceralarımı da anlatacağım. Trabzon ve Artvin’e de turlar düzenlenmektedir.
Rize’ye ne zaman gidilir? Haziran Ortası – Temmuz Başı (Yaz): Dağlardaki gölleri ve buzulları görmek için ideal ve bu dönemde bulut denizi de kolay görünüyor. Fakat şehir çok sıcak ve nemli olur. Ekim Ortası – Kasım Ortası (Sonbahar): Rengârenk doğa manzaraları bu dönemde efsane güzel olur. Eylül (En ideal ay): Daha az yağmurun, havanın daha elverişli olduğu aydır. Gezmek için en güzel zamandır.
Rize’den hediyelik ne alınabilir? Rize bezi alabilirsiniz. Çaykur Altınbaş çay alabilirsiniz. Siyah bir pakettir. Çayların kralıdır. Anzer ve Ayder yaylalarından bal alabilirsiniz. Şifalı kestane balları da bulabilirsiniz. Üçel helva ve lokumlarından alabilirsiniz.
MEKÂNLAR
Rize Kalesi: Kale, şehir merkezinin güneybatısında 480 m²’lik bir alan üzerine kurulu. İç ve aşağı kalelerden oluşur. İç kalenin I. Justinianus (527-565) döneminde, aşağı kalenin ise 13. yüzyılda inşa edildiği düşünülmektedir. Kale çevresi, yapılan çevre düzenlemesiyle çay bahçesi olarak işletilmektedir. Kenti seyir için kent merkezindeki ideal noktalardan biridir. Düzgün plan arz etmeyen kale 150 metre yüksekliğinde doğal bir tepe üzerine kuruludur. Düzgün kesme taş ve moloz taştan inşa edilen iç kalenin giriş kapısı doğudadır. Yarım daire planlı beş adet kulesi vardır. Aşağı Kale; iç kaleden kuzeydoğu ve kuzeybatı yönlerine doğru açılarak uzayan, denize ulaşan surlarla çevriliyken, günümüze batı duvarlarının bir bölümü ve bazı kule kalıntıları kalmıştır.
Ağaran Şelalesi: Estetik görünümüyle Ağaran Şelalesi, ülkemizdeki bu nadide güzelliklerden biridir. Rize’nin Çayeli ilçesine 12 kilometre mesafedeki Ağaran Şelalesi, Sırt Köyü sınırları içerisindedir. İlçe merkezinden Şairler Deresi yoluyla ulaşılan şelale güzergâhının son üç kilometresi, çay bahçeleri arasındaki toprak bir yoldan devam etmektedir. Çok uzaklardan bile görülebilen şelale, adını yüksek ve sarp bir kayadan etrafa bembeyaz köpükler saçarak düşmesinden dolayı almıştır. Bir gölet oluşturan Ağaran Şelalesi’nin en güzel fotoğraflarını hemen karşısındaki küçük tepecikten çekebilirsiniz.
Zil Kale: Çamlıhemşin ilçesinin 12 km güneyinde, Fırtına Vadisi’ndeki bir geçide hâkim, yüksekçe bir tepe üzerinde konumlanmış, 8 burç ve bir gözetleme kulesinden oluşan, savunma hendeği durumundaki Zil deresine merdivenle inilen bir kale olup, kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Vadiye hâkim, güzel manzaralı bir konuma sahip ve ilçedeki kaçırılmaması gereken ziyaret noktalarındandır. Kaleye, yemyeşil yollardan, ladin, karaçam, köknar ağaçlarının gölgelerde, Fırtına Deresi’nin sesi eşliğinde ulaşıp manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz.
Palovit Şelalesi: Kaçkar Dağları Milli Parkı sınırları içerisinde yer alan Palovit şelalesi Rize’nin debisi en yüksek şelalelerinden biridir. Şelale gür bir orman içerisinden gelerek yaklaşık 15 metre yükseklikten dökülmektedir. Yüksek bir noktadan izlenilebilen şelaleye köprü şeklindeki bir merdiven ile döküldüğü noktaya kadar yaklaşılıyor.
Fırtına Deresi: Kaçkar Dağları’nın Karadeniz’e bakan yamaçlarındaki derelerin birleşmesi ile oluşmuştur. Rize Ardeşen’in yaklaşık 2 km batısında Karadeniz’e dökülen Fırtına Deresi, 57 km uzunluğundadır. Çay bahçeleri içerisinden geçen, üzerindeki kemer köprülerle süslü Fırtına deresi, raftinge elverişli parkurlara sahiptir. Rafting yanı sıra Zepline ile de aksiyonu yaşayabilirsiniz. Fotoğraf çekmek için uğrayabileceğiniz köprüler; Şenyuva Köprüsü, Mikron Köprüsü… Uğrayabileceğiniz diğer köprüler ise Güroluk (Eski Hala) Köprüsü, Makrevis Köprüsü, Ortan Köprüsü, Kale-Hala Köprüsü’dür.
Rize Müzesi: Piriçelebi Mahallesi’nde bir 19. Yüzyıl sivil mimari örneği olan “Sarı Ev” bugün kent müzesi durumundadır. Müzede arkeolojik eserler, sikkeler ve etnografik eserler sergilenmektedir. Yöresel mimari özelliklerinden biri olan müze binasının yapımında geleneksel yapı malzemeleri ve teknikleri kullanılmıştır. Günümüzde müzede çeşitli etnoğrafik eserler ile vitrin teşhirleri yer almaktadır. Müzede 76 arkeolojik eser, 594 sikke, 1129 etnografik eser olmak üzere toplam 1799 eser sergilenmektedir.
Tarihi Rize Çarşısı: Diğer bir adı kuyumcular sokağı olan Tarihi Rize Çarşısı bünyesinde yüzlerce dükkân bulunduruyor. Elektronik eşyadan, hediyelik eşyaya kadar ne ararsanız bulabileceğiniz bir çarşıdır.
Şenyuva Köyü: Sevdaluk dizinin çekildiği ve son zamanlarda bu sayede popüler hale gelmiş bir köydür. Eski adıyla Çinçiva olarak bilinen ve hala bu ismiyle anılan, köyün içindeki 1696 yılında inşa edilmiş taş köprüsüyle meşhur Çamlıhemşin köylerinden biridir. Çamlıhemşin’e hayat veren Fırtına Vadisi boyunca toplam 10 tane tarihi köprünün en iyi örneklerinden biri de Şenyuva köprüsüdür. Sit alanı içerisinde yer aldığından köydeki tüm evler ahşaptır. Eğer Çamlıhemşin’e bağlı yaylaları ziyaret edecekseniz ( Pokut, Sal, Huser gibi) yolunuz muhakkak Şenyuva köyünden geçecektir. Aracınızdan inip bu köyde en azından yarım saat geçirebilirsiniz.
Şimşir Ormanı: Rize’nin Çamlıhemşin ilçesi sınırları içerisinde bulunan şimşir ormanı, çapları 32 santim ve boyları 8 metreyi bulan şimşir ağaçları ile dünyada tek olarak kabul ediliyor. Türkiye’de Bir iki ille birlikte Rize’de birkaç şimşir ormanı bulunuyor. Rize’de bulunan şimşir ormanındaki şimşir ağaçlarının 300 yıldan daha yaşlı oldukları tahmin ediliyor. Fırtına Vadisi’nin oldukça engebeli, dağlık yüzey biçimi olan bir bölge olmasının yanı sıra, yıllık yağış miktarı ve hava neminin yüksek olması, ender rastlanan bir orman yapısı meydana getirmiş. Ilıman yağmur ormanı olarak nitelenebilecek bu yapıyı çok çeşitli ağaç, ağaççık ve otsu bitki türleri oluşturuyor. Bu orman yapısı, yaban hayvanlarının beslenmesi ve barınmasına ortam hazırlaması açısından biyolojik çeşitlilik yönünden de zenginlik barındırıyor.
Haramtepe (çeçeva): Köydeki çaylıklar çok güzel düzenlenmiş olup tam fotoğraf çekmelik. Zamanının olursa mutlaka uğrayın.
Kıble Dağı Cami: Rize’nin Güneysu ilçesindeki 1130 rakımlı “Dua Tepesi” olarak isimlendirilmeye başlanan Kıble Dağı’nın zirvesine inşa edilen ve manzarasıyla ziyaretçilerini hayran bırakan Kıbledağı Hacı Hafız Yusuf Yılmaz Camii’nin yapımı 2 yılda tamamlandı. Osmanlı döneminin önemli eserlerinden Üsküdar’daki Şemsi Ahmet Paşa Camisi’nin mimarisi ile yapılan caminin açılışı Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Güneysu ziyareti sırasında gerçekleştirildi. Hem ibadet yapabileceğiniz hem de doğa manzarasını izleyebileceğiniz muhteşem yerlerden bir tanesidir.
Çay Fabrikası:
YAYLALAR
Yaylaları anlatırken beğendiğim yaylaları ilk sıralarda anlatacağım. Fakat Ayder yaylasına popüler olduğu için ilk sıraya koysam da gönlümdeki yeri orası değil. Maalesef turizmden dolayı yaylalıktan çıkmış durumda. Yemek molası verebileceğiniz, kaplıcalarını tercih edebileceğiniz ya da geçerken uğrayabileceğiniz bir yer artık.
Ayder Yaylası: Rize denilince ilk akla gelen yayladır. Çamlıhemşin İlçesi’nin 19 km güneydoğusunda konumlanır. 1218 metre rakıma sahip, Fırtına Deresi’nin sesi içinde metrelerce yüksekten akan Gürgendibi şelalesi ve Gelintülü Şelalesine yürüyüş mesafesinde ve diğer görülmeye değer pek çok yerin geçiş noktası konumundadır. Günümüzde yayla konumundan çıkmış fazlasıyla yapılaşmanın olduğu, doğayı fotoğraflamanın bile imkânsız olduğu bir yere dönüşmüştür. Zengin flora ve faunasının yanı sıra kaplıcası da ünlüdür. Zamanınız kısıtlı ise Ayder yaylası es geçebilir ya da kısa süreli uğrayabilirsiniz.
Gito Yaylası: Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı bir yayladır. Bu yaylaya Fırtına Vadisi’nden güney yönüne doğru manzaralı bir orman yolundan ulaşılır. Manzaralı ve hâkim konumlu bir yayladır. Oraya vardığınızda kendinizi bulutların üzerinde bulacaksınız. En çok beğendiğim yaylaların başında geliyor. Gito Dağ Evi’nde konaklama yapabilir ve çok güzel yöresel yemeklerden yiyebilirsiniz. Bir sonraki sefer gittiğim zaman konaklama yapacağım ve sabah güne bulut denizi eşliğinde kahvaltı yaparak gireceğim. Gito yaylasına tur ile giderseniz sizi Badara yaylasına götürecektir. Kendi imkânlarınız ile giderseniz Badara yaylasına uğramasanız da olur.
Pokut Yaylası: Çamlıhemşin İlçesi’nin güneyinde, Fırtına ve Hala derelerinin oluşturduğu vadiler arasında yer alan yayla, orman üst sınırı civarında 2032 metre yükseklikte yer alırlar. Doğa yürüyüşü yapmak ve dinlenmek için ideal bir ortam sergileyen yaylalar, zengin biyolojik çeşitliliklerinin yanı sıra emsalsiz bir sivil mimari yapıya sahiptir. Çamlıhemşin İlçesi’ne 15 km mesafede bulunan yayla özgün mimarisiyle ilgi çekicidir. Sisli manzaraları ve otantik ahşap evleri yaylaya masalsı manzaralar sunar.
Sal Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinde 2002 m rakımlı, geleneksel ahşap evleri ile otantik özelliğini koruyan manzaralı bir yayladır. Pokut yaylasından 15-20 dk yürüme mesafesindedir. Tur ile gittiğinizde Pokut yaylasında sizi bırakıp Sal yaylasından alabiliyorlar. Sal yaylasında mutlaka sütlaç yiyin. Sütlacı güzel. Keçi dondurması da deneyebilirsiniz.
Huser Yaylası: Rize ilinin, Çamlıhemşin ilçesine bağlı 2400 rakımda muhteşem manzaralı bir yayladır. Ulaşım çok çok fazla meşakkatli olmasına rağmen alacağınız keyif de bir o kadar fazladır. İnsanın ömründe bir kez de olsa görmesi gereken yerlerden bir tanesi. Özellikle de günbatımı..
Elevit Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinde 1884 m rakımda bulunur. Yayla daha çok gurbetçiler tarafından yaz aylarında ziyaret edilmektedir. Konaklama imkanı bulunan yaylanın geleneksel yayla evleri de ilgi çekicidir. Elevit yaylası horonları ile ünlü olması nedeniyle Ağustos aylarında yapılan şenlikleri ile de dikkat çeker. Başta yaban keçisi olmak üzere Karadeniz’e özgü diğer yabani hayvanlar da bulunur.
Çat Vadisi:
Çiçekli Yaylası:
Anzer (Ballıköy) Yaylası: İkizdere ilçesinde 2105 m yüksekliktedir. Kent merkezine 85 km mesafede bulunan yaylaya İkizdere ilçesinden ulaşım sağlanır. Ballıköy adı ile de anılan Anzer bir taraftan Çoruh nehri ve Bayburt kentine diğer taraftan Trabzon Uzungöl Turizm Merkezi’ne bağlanır. Bir geçiş bölgesinde olmasının getirdiği kültürel etkilerin yanısıra Meles, Petran, Kabahor, Garzavan yaylalarıyla çevrili konumuyla geleceğin önemli turizm merkezlerinden biri olma yolundadır. Kırklardağı eteklerinde yer alması bir yayla merkezi niteliğindedir. Yeme – içme ve konaklama imkânı bulunmaktadır. Dünyaca ünlü Anzer balı yaylalarının bin türlü çiçeğinden damıtılır. Yaz aylarında yeşilin farklı tonlarına ve kış aylarındaysa sarı ve kırmızı ağırlıklı renklere bürünerek yaprak döken ağaçlarıyla özellikle doğa yürüyüşü ve fotoğrafçılığı için de cezbedicidir.
Ovit Yaylası: İkizdere İlçesi’ne yaklaşık 36 km mesafedeki Ovit Yaylası ve çevresi ‘Kış Turizmi Merkezi’ ilan edilmiştir. Yazın dağcılık ve trekking gibi aktivitelere ev sahipliği yapan bölgenin, kış sporlarına uygun coğrafi potansiyelinin değerlendirilmesi planlanmaktadır.
Handüzü Yaylası: Güneysu İlçe merkezine 16 km uzaklıkta olan yayla 1790 m yüksekliktedir. Otantik özelliğini yitirmiş bir yayladır. Merkeze yakın olması nedeniyle çok gelişmiş, kolay ulaşılabilir olmasıyla popüler olmuş büyük bir yayladır. Bu yayladan Güney ve Güneybatı yönündeki pek çok yaylaya giden yollar geçmektedir.
Çağırankaya Yaylası: İkizdere ilçesinde, 2392 m yüksekliktedir. Rize’nin en büyük yaylalarından biridir. İkizdere – Çayeli – Güneysu – Çamlıhemşin güzergâhlarından gelen yolların birleştiği ana merkezdir. Yaylada yoğun şekilde betonlaşma vardır. Yaz aylarında yoğun nüfusa sahiptir.
Vaşa Yaylası: İkizdere İlçesinde 2643 m yükseklikte, mimari olarak tüm otantik özelliklerini koruyan aynı zamanda hayvancılık ve yaylacılık faaliyetlerinin yürütüldüğü bir yayladır. Hakim konumu ve yükseltisi sayesinde önemli bir manzara noktasıdır.
Homeze Yaylası: İkizdere ilçesinde 2368 m yükseklikte bulunur. Yeni dönem yapılaşmalarının dikkatlice ve genellikle ahşap malzeme kullanılarak inşa edildiği önemli bir manzara noktasıdır. 360 derecelik bir panaromik nokta olarak ön plana çıkan bir yayladır.
Sivrikaya Yaylası: İkizdere ilçesine 25 km mesafede bulunan yayla 1875 m yüksekliktedir. Ormanları ve geniş otlaklar arasındaki yerel ahşap mimari örnekleri gözlemlenebilir.
Hazindağ Yaylası: Çamlıhemşine bağlı olup 1967 metre yükseklikte bulunur. Otantik yapısı tamamen korunan yayla, çok güzel bir manzara noktasıdır.
Samistal Yaylası: Çamlıhemşin ilçesinden 2508 m yükseklikte bulunan yayla sal şeklindeki büyük taş kütlelerinden oluşan ve geçmişi eskiye uzanan yöresel mimari özellikleri ile dikkat çeker.
Golezana Yaylası: Ardeşen ilçesinde 2230 m rakımda yer alır. Otantik yapısı ile manzara ve fotoğraf için uygun bir yayladır.
Palovit Yaylası: Çamlıhemşin ilçe merkezine araç ile 4 saat mesafede bulunan Palovit Yaylasının yüksekliği 2338 m’dir. Geleneksel taş yayla evleri dikkat çeken Palovit Yaylası Kaçkar Dağları’nın kuzeybatı yamacında, bir yanı tümüyle ormanlarla kaplı, diğer yanı ise dağ yamacına dayalı Karadeniz’in en güzel yükseltilerinden biridir.
Amlakit Yaylası: Çamlıhemşin İlçesinde 1993 rakımda bulunur. Varvator Şenlikleri ile ünlüdür. Yerel mimari örnekleri ile görülmesi gereken yaylalardandır.
Verçenik Yaylası: Çamlıhemşin İlçe merkezine yaklaşık 60 km mesafede olan yayla 2618 m rakıma sahiptir. Çevresinde 10’dan fazla göl bulunur. 3711 metreyle Kaçkar zirvesinden sonraki en yüksek nokta yayla sınırları içindedir. Bu yükseltisi ile ülkenin en yüksek 12 tepesinden biri olma özelliğine sahiptir. Yaylaya Çamlıhemşin-Çat yolu kullanılarak ulaşılabilmektedir.
Hacivanak Yaylası: Çamlıhemşin İlçesinde 2587 m rakımda yer alır. Yaklaşık 100 hanelik yerleşime sahiptir. Bakir kalmış doğal güzellikleriyle görülmeye değer yerlerden olan yayla özellikle günübirlik doğa yürüyüşleri için idealdir.
Aşağı ve Yukarı Kavron Yaylaları: Kaçkar Dağları eteklerinde kurulu yaylalardan olan Yukarı Kavron Yaylası 2267 m, Aşağı Kavron Yaylası da 1953 m rakımda yer alır. İki yayla arasında yaklaşık 1,5 km mesafe bulunmaktadır. Yeme-içme ve konaklama imkânı bulunan yaylanın yaz aylarında turizm potansiyeli oldukça yüksektir. Kaçkarlara yapılacak yürüyüş ve tırmanışların son çıkış noktası olma özelliğindedir. Aynı zamanda Kaçkar bölgesi göllerine yapılan yürüyüşlerin de en çok kullanılan başlangıç noktasıdır.
Ambarlı Yaylası: Çayeli ilçesinde 2429 m yükseklikte, manzaralı bir yayladır. Yayla araç ile gidilebilecek son noktadır.
Şelaleler:
Rize farklı noktalarında yükseklerden akan şelaleleriyle doğa harikası manzaralar sunar. Bölgede yapacağınız yürüyüşlere huzur verici sesi ve heybetiyle eşlik eden bu şelalelerden en bol suya sahip olanı ve Kaçkar Dağları Milli Parkı içinde yer alan Palovit Şelalesi’dir. Çayeli İlçesindeki Ağaran Şelalesi mutlaka mola verilmesi gereken duraklardandır. Ayrıca Çamlıhemşin İle Ayder Yaylası arasındaki Tar Deresi’nden birçok küçük düşümlü şelale akar. Bunların en uzunu ve seyrine doyum olmayanı Bulut Şelalesi’dir. Üç kademeli olarak yaklaşık 250 m yükseklikten akar. Ayder Turizm Merkezi’ndeki Gelintülü Şelalasi de en bilinen ve en çok fotoğrafı çekilen şelalelerdendir, 23 m yüksekten düşüp Fırtına Deresine kavuşur. Çamlıhemşin’e 34 km uzaklıkta bulunan Topluca Köyü’ndeki Çoponi Şelalesi bir başka tabiat harikasıdır. Ayrıca Palovit, Manle, Cimil, Eğvane şelaleleri de görülmeye değer yerlerdendir.
Göller:
Kentin dağlık kesimlerinde 2400 m irtifada buzul aşındırması ve biriktirmesi sonucu oluşmuş küçük alanlı göller bulunur. En büyükleri 2950 m yükseklikte bulunan Ambar Gölü ( Buzul Sirk Gölü ) ile 2900 m yükseklikteki Büyükdeniz Gölü ve 2400 m bulunan Öküzyatağı Gölü’dür. Kumluk Dağı Gölleri (Karadeniz Gölü, Mesuk Gölü, Hoçgölü, Çennovit Gölü, Meterez Gölü ve Büyük Deniz Gölleri); Kaçkar Dağı Gölleri (Öküz Yatağı Gölü, Derebaşı Gölü ve Deniz Gölü); Kara Dağ Gölleri (Çukur Göl, Anadağ Gölleri, Davalı Göl, Döner Göl, Yıldız Gölü, Zincirli Göl, Kara Göl ve Beşik Gölü); Dilek Dağı (Tatos) Gölleri (Yatak Tepe Gölleri, Döner Göl, Micovit Göl, Kovdakit Gölü, At Alanı Tepe üzerindeki Zirve Gölleri, Kumlu Göl ise diğer göllerdir.
YEME-İÇME
Muhlama, Pepeçura, Alabalık, Kavurma, Mısır ekmeği, Laz böreği, Rize simiti, Karalahana çorbası, Karalahana sarması, Kuru fasulye, Sütlaç, Hamsili pilav, Kaymaklı kete, Pekmezli kabak, Damat lokumu, Hamsikoli, Turşu kavurma deneyebileceğiniz yöresel lezzetler… Ben Rizeli olarak kendimi bildim bileli yiyorum 🙂
Rize merkezde Ziraat Botanik Çay bahçesinde çay içebilirsiniz. Çay fabrikasında da çay içebilirsiniz. Çay bahçesi mutlaka tercihleriniz arasında olsun. Rize Kalesi’nde de manzara eşliğinde çay içilebilir. Aslında her gittiğiniz yerde çay içilebilir 🙂 Şenyuva köyünde Çinçiva Kafe’de kahvaltı yapabilirsiniz.
Dağmaran restoran, Şahin Tepesi Restoran ve Manzara Restoran aynı mevkide yer alıyor. Benim ilk tercihim Dağmaran restoran olur. Manzarası müthiş. Sabah kahvaltınızı burada yapabilirsiniz. Ya da bir mola vererek çay içebilirsiniz. Kahvaltının vazgeçilmezi muhlama olmadan sakın kahvaltı yapmayın. Çayın yanında Laz böreğini deneyerek te ağzınızı tatlandırmayı unutmayın. Laz böreği sıcak geliyor ise işte müthiş lezzet tabağınızdadır. Değil ise merak etmeyin tarifini yakında paylaşacağım 🙂
Çayeli’nde Lale lokantası ve Hüsrev lokantası var. Kuru fasulye yemek isterseniz ilk tercihiniz Hüsrev olmalıdır. Tatlı olarak bu lokantalarda sütlacı deneyebilirsiniz. Sütlacı mutlaka yemeniz gereken lokanta ise Rize merkezdeki Liman lokantasıdır.
Çay Bitkisi:
Latince adı, Camelia Sinensis olan çayın anavatanının Yukarı Brimanya olduğu kabul edilir. Buradan da kuzey doğuya ve güney batıya yabanıl olarak yayıldığı düşünülmektedir. Günümüze gelinceye kadar çayın başlıca çeşitleri olan Assam ve Çin çaylarından çok sayıda melez oluşturulmuştur. Bugün yaklaşık 1500 çeşit çay vardır.
Çin çay bitkisinin almaşık dizilişli derimsi yaprakları, en çok 12 cm uzunluğunda, 2 cm genişliğindedir. Mızrak biçimindeki yaprakların kenarları dişli, kimi zaman hafif kavislidir. Assam çayının yaprağı ise ovaldir ve uca doğru incelir. Çin çayına göre daha sulu olan yapraklarının uzunluğu 15-25 cm’yi, genişliği 10 cm’yi bulabilir. Çin çayı 3-4 m uzayabilirken, Assam bitkisinin boyu 8-15-30 m’yi bulabilir ve budanmadığı zaman bir orman oluşturabilir. Fakat ürünün kolaylıkla toplanabilmesi için bu bitkilerin boylarının 2 m’yi geçmesine izin verilmez. Purning denilen bu işlem sayesinde yoğun bir bitki tabakası oluşur.
Tarım alanının iklimi ve deniz seviyesinden uzaklığı, çayın kalitesini belirleyen önemli etkendir. Çin çeşidi, karakteristik yapısı nedeniyle daha çok ılımlı bölgelerde yetiştirilmeye uygundur. Assam çeşidi ise, sıcak bölgelerde de yetişir. Günümüzde Çin ve Assam bitkilerinden çok sayıda melez oluşmuştur. Böylece hem has hem de dayanıklı farklı türler elde edilir. Bunların en önemlisi çok dayanıklı bir ürün olan Assam melezidir. Bu çayın bir fidanı yılda yaklaşık 200 gr ürün verir.
Çayın aromasının yoğunluğu, her şeyden önce tarım alanının denizden yüksekliğine bağlıdır. Çay bitkisi ne kadar yüksekte yetişirse, aroması o kadar iyi olur. Deniz seviyesinden 2400 m yükseklikte yetiştirilen Seylan Çayı, üretimindeki zorluğu ve yoğun aroması nedeniyle, son derece değerlidir.
Çayın tadını ve kalitesini belirleyen başka bir özellik de, hasat sırasında en üstte bulunan iki yaprakla çay filizinin elle koparılmasıdır. İklim ve toprak gibi sürgün adı verilen çay hasatları da çayın tadının farklılaşmasında etkendir.
Çay yaprağında yaklaşık %12 oranında tabaklama maddeleri ve %4 oranında kafein vardır. Çay tadını ve uyarıcı etkisini bir alkoloid olan kafeine borçludur. Çay bitkisinin yaprak uçları ve üstteki yaprakları daha çok kafein içerir.
Çayın Tarihçesi:
Çay, dünyada sudan sonra, en fazla içilen ve içme alışkanlığı gittikçe artan bir bitki olarak 5000 yıllık bir geçmişe sahiptir. Yaygın bir efsaneye göre, büyük Çin İmparatoru Shen Nung’ın hizmetlilerinden biri bahçede su kaynatırken bir yaprak kaynayan suyun içine düşer. Yaydığı koku imparatoru etkiler. Kokusunu beğenen imparator, tadını da denemek ister ve çay o gün bugündür insanoğlunun vazgeçilmez dostu haline gelir. Çay konusunda ilk geniş çaplı araştırma M.S. 733-804 yılları arasında yaşayan Lu Yu’ya aittir. “Çay Kitabı” adlı eserinde, çay hakkında; üretiminden tüketimine, sistemli ve kapsamlı bilgi vermektedir. Böylece çay üretimi ve tüketimi daha da yaygınlaşma imkânı bulmuştur. Avrupa’nın bu gizemli tat ile buluşması 17. yüzyılda gerçekleşir. İngilizler, sağlık ve zindeliğin sunulduğu bu sıcak içeceği o kadar çok benimserler ki, bunu bir yaşam tarzı haline getirirler adeta. 18. yüzyılda da bugün dünyanın en büyük çay yetiştirilen bölgesi sayılan Assam ve Seylan Adası’nda çay bahçeleri oluştururlar. Üretilen bu çayları Avrupa’ya hızlı olarak taşımak için de, süratli yelkenliler yaparlar. Türkiye’nin çayla tanışması 1787 tarihinde, Japonya’dan getirilen çay tohumlarının ekilmesiyle başlar. Bursa civarında gerçekleşen ilk ekim çalışmaları iklim şartlarının olumsuzluğu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanır. Ancak 1917 yılında, zamanın Halkalı Ziraat Mektebi Alisi müdür vekili ve botanikçi olan Ali Rıza Erten yapmış olduğu teknik çalışmalar sonucunda 16.02.1924 tarihinde Rize’de çay yetiştirilmesi için meclisten onay alır ve günümüz çay üretiminin temelleri bu şekilde atılmış olur. 1947’ de kurulan ilk fabrika ile üretim hızlandı. Geç bir buluşma olmasına karşın, Türk insanı, çok sevdi çayı ve günün her saatine, her mekânına taşıdı bu sıcacık içeceği… Dünya üzerindeki tarihiyle kıyaslanınca Türkiye’nin çayla tanışmasının geç bir tarihe denk geldiği görülmektedir. Buna rağmen, Türk insanı, çayı çok sever ve günün her saatine, her mekânına taşır.
Rize Bezi:
Geçmişte Rize’de en yaygın el sanatı dokumacılıktı. Kenevir ipliğinden dokunan bu bezler, iç çamaşırı yapımında kullanılırdı. Kenevir ipliği ile dokunan bezler teri çabuk kuruttuğu, havsız olduğu için alıcısı çoktu. Pazarın geniş olması kenevir üreticiliğini de yaygınlaştırmıştı. Dokunan Rize bezleri birçok ülkede alıcı bulurdu. Ancak, Cumhuriyet döneminde kenevir üretiminin giderek yerini çay üretimine bırakması ve dokumalarda pamuk ipliğinin kullanılmasıyla bezlerin nitelikleri de değişti ve İlde kenevir üretimine dayanan dokumacılık giderek azaldı.
Genel olarak “Rize Bezi” diye bilinen dokumalarda(feretiko bezi) daha çok kenevir ipliği, kimilerinde de pamuk ipliği kullanılıyordu. İl dışından sağlanan pamuk ipliği ile peştamal ve peçete, hayvancılıkla geçinen dağ köylerinden sağlanan yün ipliği ile “şal” denilen kaba kumaşlar dokunuyordu. Bu eski gelenek günümüzde tekrar canlandırılarak yaygınlaştırılmaya çalışılmakta, halk eğitim merkezlerinde bu sanatı yaşatmak amacıyla kurslar düzenlenmektedir. Hammaddesi ithal edilen Rize bezleri, birkaç atölyede fabrikasyon olarak dokunmakta ve pazarlanmaktadır. Desenler oluşturulurken mahalli motiflerden yararlanılır.
Yorumlarınız Bizim İçin Değerlidir